Vatan, tarihin eseridir; tarih ise öncülerin. Konuşulması gereken şey, bu öncülüğün geçmişte nasıl elde edilmiş olduğu ve bugün bu vazifeyi kimin üstleneceğidir. Öncülerin toplumun hangi kesiminden çıkacağıyla değil, zamanın ruhunun ön alacak yeni nesilde olması gerekenleri ne yönde değiştirdiğini konuşmakla, bunu başarmanın nasıllığıyla ilgilenmek zorundayız.
Bugün Türkiye gençliğinin temel müşkillerinden biri, belki en önemlisi, tarih boyunca ilk kez üzerinde yaşanılan topraklara kendi tanımlarını getirememiş olmasıdır. Evvelâ üzerinde yaşadığımız toprakların, bizim konuşlanma ihtiyacımızın müşahhas bir şekilde karşılanması amacıyla, fikrî ve ilmî çalışmalar yapılarak tanımlanması gerekmektedir. Felsefeden cebire İslâmi ilimlerden kadîm tıbba kadar modern dünyanın oluşum evrelerinin başlangıcına tekabül eden sürece dek, ihya edilen birçok çalışma alanı ya doğrudan bu topraklarda neşet etmiş yahut gönül coğrafyamız olarak nitelediğimiz anakaralarda oluşturulmuştur. Sözünü ettiğimiz bu topraklarda, tarihimizin hassaten İslâm ile şeref bulduğu dönüm noktasından itibaren, salt bir cihana hükmetme davası güdülmemiş, kendi milli ve beynelmilel ekosistemini, kendi medeniyet fikrini vücuda getiren nice devirler de yine bu topraklarda ihyâ edilmiştir.
Bizim, temiz, yerli, hatta son derece kalifiye olmasına rağmen müstakil duruşa sahip olduğu için ses ya da soluk bulamamış Anadolu gençlerimiz/kardeşlerimizle birlikte ortak bir zeminde ortak bir geleceği konuşmak ve bu ülkenin meselelerini yüksek ciddiyet ve keyfiyetle ele alarak tartışmak, bu tartışmalar neticesinde de gerekli şartları oluşturarak çözümleri bizzat sahada uygulamak gibi bir mesuliyetimiz var. Müstakil Talebe Platformu bu yüzden var.
Sivil teşkilatlanmada ezan düsturuna inanıyoruz. Burada, ezanda "en güzel cami bu camidir, en hayırlı imam bizim camimizin imamıdır" gibi söylemlerle inananların kendi camiine veya imamına değil, yalnızca "en büyük olan Allah'a", felâha, salâha çağrılmasına atıfta bulunulmaktadır. Eğer bu düstur üzerinden, kendi başkanımıza, kendi bayrağımız altına, kendi nefsimize değil mukaddesâtımıza atıfta bulunarak müşterek faaliyet alanlarında buluşulabilecek bir teşkilatlanma fikri atabilecek olursak, işte medeniyet fikrini tartışacak zemini -platformu- oluşturmaya ancak o zaman nâil olabiliriz.